torna

 dedemin torna dükkanı çocukluğumda benim için büyülü bir yerdi,gerçi hala öyle sayılır ama bayramlarda ailecek sürmene’ye geldiğimizde yol sersemliğini atar atmaz,içimde garip bir heyecan hemen evin altındaki tornaya inerdim. tornanın önündeki boş alanda demirleri yontarlarken çıkan kıvırcık demir parçaları küme küme yığılmış olurdu. demirin nasıl o kadar zarif ince kıvrımları olduğuna inanamaz yığının başına dikilir uzun uzun incelerdim.sonra tornaya girer hızlı hızlı makinaları,sesleri,metal kokusunu beynime yükler,çabucak harçlık alma bahanesiyle dedemin yazıhanesine çıkar,biraz da oranın havasını teneffüs ederdim.Aslında her seferinde daha uzun kalabilmek,makinaların düğmelerini,boy sırasına dizilmiş el aletlerini kurcalamak isterdim ama tornada çalışan çıraklarla yaşlarımızın yakın olması,bana hiç söylenmeyen ama benim içten içten bildiğim bir uyarı olarak kafamda benim oralarda fazla oyalanmamam gerektiğini söylenip durur,ben de ergenlik utancıyla onu dinlerdim.

Dedem,babasının yanında yetişmiş,kendi de onlarca çırak yetiştirmiş çok iyi bir gemi motoru ustası. Küçükken dedemin gemilerin motorlarına bakması için özel olarak İstanbul’a hatta yurtdısına davet edildiğini hatırlıyorum mesela.Her başarılı insan gibi çok çalışkan,disiplinli ve titizdir. Bir hışımla babasının evini terkedip kendi tornasını açmasından bu zamana kadar hep çok çalışmış,hatta işleri zamanında teslim etmek için bazı günler gece geç saatlere kadar çalışır,komşulara ses gitmesin diye aletlerin başlarını kumaşla sararmış.Benim çok net hatırladığım görüntülerden biri de yakın zamana kadar her akşam yemeğinden sonra hesap makinesini önüne alır defterinde uzun uzun hesaplar yapardı.Çok yorgun olduğu bir akşamdı demek ki “uç kera uç…?uç kera uç…?” deyip deyip 9’u bulamamıştı adamcağız ve biz ablamla yıllarca o anın taklidini yapıp gülmüştük. Çocuktuk o zamanlar,büyüdükçe ve hikayesini daha iyi anladıkça dedeme saygım hep artmıştır.Geçen sene katıldığım bir seminerde meslek lisesi öğretmenlerinin kendi aralarında “Sürmeneli motor ustası Ali Kemal Yılmaz”dan bahsettiğini duyunca hissettiğim gururun tadı da ayrı tabii.

Artık dedem kendini emekli edip, tornasını da kurduğu vakıfa devretti. Torna hala çalışıyor,yazıhanede hala dedemin portresi ve çok sevdiği Atatürk resimleriyle Kuran işli halıları da asılı. Ama belki şimdiki ustaların gemi motoru çalışmamalarından,dolayısıyla tavandaki zincirlerin ucunda altın rengi devasa pervaneler  asılı olmadığından eski havası yok. Geçtiğimiz hafta sonu çektiğim resimlerle dedemin tornasını da belgelemek istedim,bu seferlik yazı kısmını da biraz uzattım umarım sıkmamıştır ve az da olsa anlatıklarımı hissetirecek fotoğraflar olmuştur.

ImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImageImage

Yorum bırakın